25 Nisan 2024 - 16 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Nahl Suresi 101. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ve-iżâ beddelnâ âyeten mekâne âyetin(ﻻ) va(A)llâhu a’lemu bimâ yunezzilu kâlû innemâ ente mufter(in)(c) bel ekśeruhum lâ ya’lemûn(e)

Bir ayeti, başka bir ayetin yerine koyup hükmünü değiştirdik mi, Allah neyi indireceğini daha iyi bildiği halde, sen derler, ancak bir iftiracısın; halbuki onların çoğu bilmez.

Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz (şartlara ve ihtiyaçlara göre hükmünü ertelediğimiz) zaman, ki -Allah neyi indirdiğini (ve değiştirdiğini) daha iyi bilir-. "Sen yalnızca iftira edici (ve yalan dizici)sin" dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler (gafil ve cahil sürüleridir).

Biz bir ayetin yerine, başka bir ayeti getirdiğimizde, Allah neyi indireceğini çok iyi bilirken, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, sen sadece değişik zamanlarda değişik ayetler getirdiğini söylemek suretiyle, hep uyduruyorsun derler. Halbuki onların çoğu, bilmeyen, anlamayan kimselerdir.

Biz geçmiş kitaplardaki bir âyetin yerine Kur'ân ile başka bir âyeti getirdiğimiz zaman, -ki Allah neyi indireceğini iyi bilir- :
“Bu Kur'ân'ı sen uyduruyor, Allah'a iftira ediyorsun” derler. Kesinlikle hayır. Onların çoğu ilimden yoksun insanlar, neshin-geçmiş kutsal kitapları yürürlükten kaldırmanın hikmetini bilemezler.

Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimizde -ki Allah ne indirdiğini pek iyi bilir-: "Sen ancak bir iftiracısın" derler. Hayır; onların çoğu bilmiyor.

101.Kur`an-ı Kerim`in bazı hükümleri yine vahiyle gelen başka hükümlerle neshedilince müşrikler: "Muhammed arkadaşlarıyla alay ediyor. Bir gün kendile... Devamı..

Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.“Sen yalnızca iftira edicisin' dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.

Biz, bir âyetin yerine, bir âyeti değiştirip getirdiğimiz zaman (önceki âyetin hükmünü kaldırdığımız vakit) Allah ne indirdiğini pek iyi bilmişken, kâfirler dediler ki: “- Sen, ancak bir iftiracısın.” Hayır, onların çoğu Kur'ân'ın hakikatını ve hüküm değiştirmenin faydasını bilmezler.

Biz bir ayet yerine başka bir ayeti koyduğumuzda -ki Allah, ne indirdiğini çok iyi bilendir- Onlar: “Sen ancak bir iftiracısın!” derler. Hayır! Onların çoğu, (hakikati) bilmiyorlar.

Biz bir âyetin yerini başka bir âyetle değiştirdiğimiz zaman onlar şöyle derler: “Sen sadece düpedüz bir iftiracısın.” Halbuki Allah ne indirdiğini en iyi bilendir, onların çoğu bilmiyorlar.

Biz, bir âyeti başka bir âyetle değiştirirsek, Allah iyi bilir neyi indireceğin; «Sen yalnız iftiracısın!» diyorlar, pek çoğuysa, bilmiyorlar onların

Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman, inkârcılar sana: “Sen bunu yalandan uyduruyorsun” derler. Oysa Allah kullarına ne mesaj indireceğini herkesten iyi bilmektedir. Aslında onların çoğu işin gerçeğini (ayetlerin yerine neden başka bir ayetin geldiğini) bilmezler. 

Bkz. 2/106 ve dipnotu

Âyetin birini fesh ve diğerleriyle tebdîl itdiğimiz zamân bunı "Sen îcâd itdin" diyorlar. Hâyır! Allâh inzâl itdiği âyetin aslını herkesden iyi bilür. Lâkin ânların ekserîsi bilmez.

Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, "Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler.

Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.

Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilir- “Sen sadece uyduruyorsun” dediler. Öyle değil, fakat onların çoğu bilmezler.

Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- «Sen ancak bir iftiracısın» dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.

 Rivayete göre şiddet ifade eden bir âyet gelince kâfirler: «Muhammed bugün emrettiğini yarın yasaklayarak ashabıyla alay ediyor» diyorlardı. Bu âyet ... Devamı..

Biz bir delilin yerine bir başka delili getirdiğimiz zaman ki ALLAH neyi indirdiğini iyi bilir "Sen, ancak bir iftiracısın!," derler. Gerçekten çokları bilmiyor.

Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: "Sen, ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.

Bir âyeti bir âyetin yerine bedel yaptığîmız vakıt Allah indirdiğine ve indireceğine a'lem iken o Şeytan yârânı: «Sen sırf bir müfterisin» dediler, hayır onların çoğu bilmezler

Biz bir âyetin yerine (onun hükmünü kaldıran) başka bir âyet getirdiğimiz zaman, kâfirler, (resûlümüze hitaben,) “Şüphesiz sen (Allah adına yalan uyduran) bir iftiracısın” derler. Oysa Allah (kullarının maslahatına neyin uygun olacağını ve resûlüne) neyi vahyedeceğini çok iyi bilir. Hayır, onların çoğu (nesih ile ilgili, yüce hikmetleri) bilmezler.

Biz, bir ayeti, başka bir ayetle değiştirdiğimiz¹ zaman: “Allah ne indirdiğini bilirken², sen kesinlikle uyduruyorsun.” derler. Hayır, onların çoğu gerçeği bilmiyor.

1- Tevrat ve İncil\deki hükümlerin yerine yeni bir hüküm getirdiğimiz zaman. Kur\an\da “nesh” edilmiş (geçersiz kılınmış) ayetler olduğunu iddia edere... Devamı..

Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine (bunu nesh ederek) getirdiğimiz vakit — ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir — dediler ki: «Sen ancak bir iftiracısın». Hayır, onların pek çoğu bilmezler.

Bir âyetin yerine (onun hükmünü kaldıran) başka bir âyet getirdiğimiz zaman, ki Allah ne indirdiğini daha iyi bilendir, (kâfirler:) “Sen ancak bir iftirâcısın!” derler. Hayır! Onların çoğu bilmiyorlar.

Allah, ne indirdiğini bildiği halde, biz bir ayetin yerine başka bir ayeti değiştirdiğimizde “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Ama onların çoğu bilmiyorlar.

Biz bir ayeti başka bir ayetin yerine koyunca, ki Allah neyi bildireceğini çok iyi bilir, onlar şunu derler: "Sen ancak yalan uydurucusun." Yok, onların pek çoğu bilmezler.

Biz bir âyeti diğer bir âyet yerine getirirsek -ki Allah indireceğini daha iyi bilir- onlar "- Sen müfteriden başka bir şey değilsin" derler. Hayır, onların pek çoğu onu bilmezler

Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimizde³⁸ - Hâlbuki Allah ne indirdiğini daha iyi biliyor- onlar (peygambere), “Sen ancak uyduruyorsun!” derler. Bilakis onların birçoğu bilmiyorlar.

38 Burada zannedildiği gibi ve eski bazı âlimlerin ileri sürdüğü fikirlerin aksine, Kur’an’ın kendi içinde bir “nesih” olayı yoktur. Eski ümmetler içi... Devamı..

Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, Allah neyi indirdiğini daha iyi bilmektedir. “Sen yalnızca iftira edicisin” dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.

Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirdik mi, yani daha önceki ümmetlere gönderdiğimiz kitapları yürürlükten kaldıran yeni bir kitap ve yeni bir şeriat gönderdik mi, Allah insanlığın her aşamasında neler gönderdiğini ve göndereceğini herkesten daha iyi bildiği hâlde, inkârcılar, Ey Muhammed! Sen ancak, uydurduğu sözleri Allah’a nisbet eden bir yalancısın! Daha önce gönderilen kutsal kitaplar dururken, Allah niçin yeni bir kitap göndersin ki?” derler. Hayır, doğrusu onların çoğu, bütün ilâhî kitapların aynı kaynaktan geldiğini ve Kur’an’ın, daha önce tahrif edilen, anlamı çarpıtılan gerçekleri yeniden aslî şekline kavuşturan son ilâhî kitap olduğunu bilmezler.

Allah ne indireceğini çok iyi bilir iken, bir âyetin yerini bir âyetle değiştirdiğimiz zaman:
-“Doğrusu sen iftirâcısın” dediler.
Aksine onların çoğu bilmez.

Resulüm! Biz bir ayetin hükmünü başka bir ayetle değiştirince, Allah getireceği yeniliği daha iyi bildiği halde sana: " uyduruyorsun " diyorlar. Yoo. Onların çoğu hâla bu işin özünü kavramış değil.

Biz geçmiş topluluklara gönderdiğimiz ayetlerin yerine başka bir ayet getirirsek veya onlara önceden gönderdiğimiz ayetin yerine başka bir ayet gönderirsek; “Sen ancak bir iftiracısın!” derler. Onlara şöyle de; “Hangi ayeti göndereceğini Allah çok iyi bilir. Allah hangi ayeti göndereceğini size sormaz!” Onların çoğu gerçeği bilmeyen cahillerdir. Hadlerini bilmeden Allah’a ders vermeye kalkıyorlar.

Biz bir ayetin yerine başka bir ayeti değiştirdiğimiz zaman –ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir– “Sen ancak bir iftiracısın!” [*] dediler. [*] Hayır; onların çoğu (gerçeği) bilmezler.

Hz. Muhammed’e yönelik “müfteri” suçlamasıyla ilgili benzer mesajlar: Yûnus 10:38; Hûd 11:13; Enbiyâ 21:5; Furkân 25:4; Secde 32:3; Sebe’ 34:8; Şûrâ 4... Devamı..

Biz, bir âyetin yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman,¹ -Allah neyi indirdiğini çok iyi bilip dururken- (kâfirler sana): “Sen sadece uyduruyorsun” dediler. Asla (böyle değil), bilakis onların çoğu, (hiçbir şey) bilmiyorlar.²

1 Nesh konusunda geniş bilgi için; Bk. (Bakara: 106 ve dipnotları, Nisâ: 160-161)2 Bir âyetin, başka bir âyetle Allah tarafından değiştirilmesi; Allah... Devamı..

Biz bir ayetin yerine bir başka ayeti getirdiğimizde ¹²⁵ -ki Allah adım adım ¹²⁶ ne indirdiğini bütünüyle bilmektedir- [hakkı inkar edenler], “Sen sadece uyduruyorsun!” derler. Oysa onların çoğu bilmeyen, anlamayan kimselerdir! ¹²⁷

125 Yani, bazı Müslüman alimlerin ileri sürdüğü gibi Kur’an’ın bir ayetinin hükmünü kaldırıp “neshedip” onun yerine bir başka ayet koyarak değil, faka... Devamı..

Biz bir mesajı, başka bir mesaj ile değiştirdiğimizde ki, Allah hangi mesajı indireceğini pek ala bilir. Onlar “Bunu sen uyduruyorsun” derler. Hayır, aslında onların çoğu vahiy gerçeğini bilmiyorlar. 2/106, 10/15-16, 11/13-14, 13/38-39

Ve Biz bir mesajı diğeriyle değiştirdiğimizde,[²¹⁹⁰] -ki Allah neyi ne zaman indireceğini pekâla bilir-[²¹⁹¹] “Sen sadece ve sadece uydurduklarını söyleyen birisin!” derler; aksine onların çoğu, (ilahi tekamül yasasını) bilmeyen kimselerdir.[²¹⁹²]

[2190] Yani: “Önceki vahiyleri veya ilâhi kudret delillerini Kur’an ile değiştirdiğimizde”... Buradaki âyetin karşılığı Nebi’den ısrarla isteyip de bi... Devamı..

(Oysa) Biz bir ayetin yerine (onu neshederek) başka bir ayeti indirdiğimiz zaman (ondan daha hayırlısını indiririz) Allah, ne indirdiğini gayet iyi bildiği halde, (onlar Peygamber’i suçlamaya kalkışırlar ve) "Sen ancak yalan uyduruyorsun" derler. Hayır!.. (Allah Teala, dilediğini yapan, dilediği hükmü verendir, bir ayetin hükmünü değiştirmesi de hikmeti gereğidir fakat) onların çoğu bunu bilmeler. (Kuranı inkar etmekte direnirler)

Biz bir âyetin yerini başka bir âyetle değiştirdiğimiz zaman, Allah ne indirdiğini eniyi bilirkenDerler ki: "Sen (Allah’a) iftirâ ediyorsun’’. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.

Ve Biz bir âyeti bir âyetin yerine tebdîl edince, Allah ise indirdiğine pek ziyâde alîmdir. Dediler ki: «Sen şüphesiz bir iftiracısın.» Hayır. Onların ekserisi bilmezler.

Biz bir âyetin yerine onun hükmünü neshedecek başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah göndereceği âyetleri pek iyi bilmektedir- onlar: “Sen iftiracının tekisin! ” dediler. Hayır, hiç de öyle değil! Onların çoğu işin gerçeğini bilmiyorlar.

Biz bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman, -Allah ne indirdiğini bilirken- "Sen (Allah'a) iftira ediyorsun (bu sözleri kendin uydurup Allah'ın üstüne atıyorsun)" derler. Hayır, onların çokları bilmiyorlar.

Biz, bir âyeti diğer bir âyetle tebdîl iylediğimizde, Allâh Te'âlâ inzâl iylediği şeyi bilir, onlar: "Sen iftirâ idiyorsun" didiler. Şübhesiz onların ekserîsi ne söylediklerini bilmezler.

Allah, neyi indireceğini çok iyi bildiği halde, bir âyetin yerine başka bir âyeti koyduğumuzda sana şöyle dediler: “Sen sadece iftiracısın.” Yok, onların pek çoğu bunu bilmezler.

Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimiz zaman -ki Allah ne indirdiğini çok iyi bilir- şöyle derler: “sen ancak uyduruyorsun.” Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.

Biz bir âyetin yerine başka bir âyet getirdiğimizde—ki Allah peyderpey indirdiklerini çok iyi bilir—onlar “Sen iftiracının birisin” derler. Onların çoğu, işin aslını bilmiyor.(24)

(24) 2:106’nın açıklamasına bakınız.

Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın." Hayır, öyle değil. Bunların çokları bilmiyorlar.

daħı ķaçan degşürdük bir āyeti, bir āyet yirine, daħı Tañrı bilürirekdür anı kim indürür eyittiler: “bayıķ sen yalan baġlayıcısın.” belki eyregi anlaruñ bilmezler.

Daḫı ḳaçan bir āyet yirine özge āyet getürsevüz, daḫı Tañrı Ta‘ālā bilür indürdügi nesneyi. Eydürler: Sen yalançısın, bel ki anlaruñ çoġı bilmezler.

Biz bir ayənin yerinə digər bir ayəni gətirdikdə (bir ayənin hökmünü ləğv edib onu başqası ilə əvəz etdikdə) – Allah nə nazil etdiyini (hansı hökmün bəndələri üçün daha münasib olduğunu) Özü daha yaxşı bilir – (Kafirlər Muhəmmədə): “Sən ancaq bir iftiraçısan (Allahın adından yalan uydurursan!)” – deyərlər. Xeyr! Onların əksəriyyəti (cahil olduğu üçün əsl həqiqəti, bir hökmü başqası ilə əvəz etməyin hikmətini) bilməz!

And when We put a revelation in place of (another) revelation, and Allah knoweth best what He revealeth they say: Lo! thou art but inventing. Most of them know not.

When We substitute one revelation(2140) for another,- and Allah knows best what He reveals (in stages),- they say, "Thou art but a forger": but most of them understand not.

2140 See 2:106, and n. 107. The doctrine of progressive revelation from age to age and time to time does not mean that Allah's fundamental Law changes... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.