18 Nisan 2024 - 9 Şevval 1445
Perşembe
ANA SAYFA
|
SURELER
|
AYET KARŞILAŞTIRMA
|
KUR'AN'DA ARA!
|
FİHRİST
|
DOWNLOAD
|
MOBİL
Kullanıcı :
Şifre :
Şifremi Unuttum
KAYDOL
Sure Seçiniz
Abese(80/42)
Âdiyât(100/11)
Ahkâf(46/35)
Ahzâb(33/73)
Âl-i İmrân(3/200)
Alak(96/19)
Ankebût(29/69)
Asr(103/3)
A’lâ(87/19)
A’râf(7/206)
Bakara(2/286)
Beled(90/20)
Beyyine(98/8)
Bürûc(85/22)
Câsiye(45/37)
Cin(72/28)
Cum’a(62/11)
Duhâ(93/11)
Duhân(44/59)
Enbiyâ(21/112)
Enfâl(8/75)
En’âm(6/165)
Fâtiha(1/7)
Fâtır(35/45)
Fecr(89/30)
Felâk(113/5)
Fetih(48/29)
Fil(105/5)
Furkân(25/77)
Fussilet(41/54)
Gâşiye(88/26)
Hac(22/78)
Hadîd(57/29)
Hâkka(69/52)
Haşr(59/24)
Hicr(15/99)
Hucurât(49/18)
Hûd(11/123)
Hümeze(104/9)
İbrahim(14/52)
İhlâs(112/4)
İnfitâr(82/19)
İnsan(76/31)
İnşikâk(84/25)
İnşirâh(94/8)
İsrâ(17/111)
Kadr(97/5)
Kâf(50/45)
Kâfirûn(109/6)
Kalem(68/52)
Kamer(54/55)
Kâri’a(101/11)
Kasas(28/88)
Kehf(18/110)
Kevser(108/3)
Kıyâme(75/40)
Kureyş(106/4)
Leyl(92/21)
Lokman(31/34)
Mâide(5/120)
Mâ’ûn(107/7)
Meryem(19/98)
Me’âric(70/44)
Mücâdele(58/22)
Müddessir(74/56)
Muhammed(47/38)
Mülk(67/30)
Mümtehine(60/13)
Münâfikûn(63/11)
Mürselât(77/50)
Mutaffifîn(83/36)
Müzzemmil(73/20)
Mü’min(40/85)
Mü’minûn(23/118)
Nahl(16/128)
Nâs(114/6)
Nasr(110/3)
Nâzi’ât(79/46)
Nebe’(78/40)
Necm(53/62)
Neml(27/93)
Nisâ(4/176)
Nûh(71/28)
Nûr(24/64)
Rahmân(55/78)
Ra’d(13/43)
Rûm(30/60)
Sâd(38/88)
Saff(61/14)
Sâffât(37/182)
Sebe’(34/54)
Secde(32/30)
Şems(91/15)
Şûrâ(42/53)
Şu’arâ(26/227)
Tâ-Hâ(20/135)
Tahrîm(66/12)
Talâk(65/12)
Târık(86/17)
Tebbet(111/5)
Teğâbun(64/18)
Tekâsür(102/8)
Tekvîr(81/29)
Tevbe(9/129)
Tîn(95/8)
Tûr(52/49)
Vâkı’a(56/96)
Yâsîn(36/83)
Yûnus(10/109)
Yûsuf(12/111)
Zâriyât(51/60)
Zilzâl(99/8)
Zuhruf(43/89)
Zümer(39/75)
Cüz Seçiniz
1. Cüz
2. Cüz
3. Cüz
4. Cüz
5. Cüz
6. Cüz
7. Cüz
8. Cüz
9. Cüz
10. Cüz
11. Cüz
12. Cüz
13. Cüz
14. Cüz
15. Cüz
16. Cüz
17. Cüz
18. Cüz
19. Cüz
20. Cüz
21. Cüz
22. Cüz
23. Cüz
24. Cüz
25. Cüz
26. Cüz
27. Cüz
28. Cüz
29. Cüz
30. Cüz
Sayfa Düzeni
سُورَةُ الْكَهْفِ
/ Kehf Suresi
◄
٢٩٩
- 299
►
15. Cüz /
الجزء ١٥
وَلَقَدْ
andolsun
صَرَّفْنَا
biz türlü biçimlerde anlattık
ف۪ي هٰذَا
bu
الْقُرْاٰنِ
Kur'an'da
لِلنَّاسِ
insanlara
مِنْ كُلِّ
her çeşit
مَثَلٍۜ
misali
وَكَانَ الْاِنْسَانُ
ama insan
اَكْثَرَ
daha çok düşkündür
شَيْءٍ
her şeyden
جَدَلاً
tartışmaya
﴿٥٤﴾
وَمَا مَنَعَ
alıkoyan şey
النَّاسَ
insanları
اَنْ يُؤْمِنُٓوا
inanmaktan
اِذْ
zaman
جَٓاءَهُمُ
kendilerine geldiği
الْهُدٰى
hidayet
وَيَسْتَغْفِرُوا
ve istiğfar etmekten
رَبَّهُمْ
Rablerine
اِلَّٓا
ancak
اَنْ تَأْتِيَهُمْ
kendilerine de gelmesi
سُنَّةُ
yasasının
الْاَوَّل۪ينَ
evvelkilerin
اَوْ
yahut
يَأْتِيَهُمُ
karşılarına gelmesidir
الْعَذَابُ
azabın
قُبُلاً
açıkça
﴿٥٥﴾
وَمَا نُرْسِلُ
biz göndeririz
الْمُرْسَل۪ينَ
elçileri
اِلَّا
sadece
مُبَشِّر۪ينَ
müjdeleyiciler
وَمُنْذِر۪ينَۚ
ve uyarıcılar olarak
وَيُجَادِلُ
mücadele ediyorlar
الَّذ۪ينَ كَفَرُوا
inkar edenler
بِالْبَاطِلِ
batılla
لِيُدْحِضُوا بِهِ
gidermek için
الْحَقَّ
hakkı
وَاتَّخَذُٓوا
ve edindiler
اٰيَات۪ي
ayetlerimi
وَمَٓا اُنْذِرُوا
ve uyarıldıkları şeyleri
هُزُواً
alay konusu
﴿٥٦﴾
وَمَنْ
kim olabilir?
اَظْلَمُ
daha zalim
مِمَّنْ ذُكِّرَ
hatırlatıldığı halde
بِاٰيَاتِ
ayetleri
رَبِّه۪
Rabbinin
فَاَعْرَضَ
yüz çeviren
عَنْهَا
onlardan
وَنَسِيَ
ve unutandan
مَا قَدَّمَتْ
öne sürdüğünü
يَدَاهُۜ
ellerinin
اِنَّا
biz
جَعَلْنَا
koymuşuz
عَلٰى
üzerine
قُلُوبِهِمْ
onların kalbleri
اَكِنَّةً
engel olan örtüler
اَنْ يَفْقَهُوهُ
onu anlamalarına
وَف۪ٓي
içine de
اٰذَانِهِمْ
kulaklarının
وَقْراًۜ
ağırlıklar
وَاِنْ تَدْعُهُمْ
onları çağırsan da
اِلَى الْهُدٰى
doğru yola
فَلَنْ يَهْتَدُٓوا
doğru yola gelmezler
اِذاً
bu halde
اَبَداً
asla
﴿٥٧﴾
وَرَبُّكَ
Rabbin
الْغَفُورُ
çok bağışlayandır
ذُوالرَّحْمَةِۜ
rahmet sahibidir
لَوْ
eğer
يُؤَاخِذُهُمْ
onları hemen cezalandırsaydı
بِمَا كَسَبُوا
yaptıklariyle
لَعَجَّلَ
çabuklaştırırdı
لَهُمُ
onların
الْعَذَابَۜ
azabını
بَلْ
fakat
لَهُمْ
onlar için vardır
مَوْعِدٌ
va'dedilen bir zaman
لَنْ يَجِدُوا
bulamayacaklardır
مِنْ دُونِه۪
ondan
مَوْئِلاً
sığınacak bir yer
﴿٥٨﴾
وَتِلْكَ
işte
الْقُرٰٓى
şu kentleri
اَهْلَكْنَاهُمْ
helak ettik
لَمَّا ظَلَمُوا
zulmetmeğe başlayınca
وَجَعَلْنَا
ve belirledik
لِمَهْلِكِهِمْ
onları helak etmek için
مَوْعِداً۟
bir süre
﴿٥٩﴾
وَاِذْ
hani
قَالَ
demişti ki
مُوسٰى
Musa
لِفَتٰيهُ
uşağına
لَٓا اَبْرَحُ
durmayacağım
حَتّٰٓى
kadar
اَبْلُغَ
varıncaya
مَجْمَعَ
birleştiği yere
الْبَحْرَيْنِ
iki denizin
اَوْ
veya
اَمْضِيَ
yürüyeceğim
حُقُباً
uzun bir zaman
﴿٦٠﴾
فَلَمَّا بَلَغَا
varınca
مَجْمَعَ
birleştiği yere
بَيْنِهِمَا
iki (denizin) arasının
نَسِيَا
unuttular
حُوتَهُمَا
balıklarını
فَاتَّخَذَ
(balık) tuttu
سَب۪يلَهُ
yolunu
فِي الْبَحْرِ
denizde
سَرَباً
sıyrılıp
﴿٦١﴾
◄
٢٩٩
- 299
►
Designed by
ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.