20 Nisan 2024 - 11 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Cin Suresi 13. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ve ennâ lemmâ semi’nâ-lhudâ âmennâ bih(i)(s) femen yu/min birabbihi felâ yeḣâfu baḣsen velâ rahekâ(n)

Ve gerçekten de doğru yolu gösteren Kur'an'ı duyunca inandık ona; kim Rabbine inanırsa artık ne mükafatın azalmasından korkar, ne de zulümden ve kötülükten.

"Elbette biz, o (Hakka ve hayra) hidayet edici (ve yol gösterici Kur’an’ı) işitince, Ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) azalacağından ve ne de haksızlığa uğrayacağından (endişe edip) korkmayacaktır."

Ve gerçektende biz doğru yolu gösteren Kur'ân'ı dinleyince, O'na inandık. Artık kim Rabbine inanırsa, hiçbir zaman ziyana ve haksızlığa uğrama korkusu duymaz.”

“Biz hidayet rehberi olan Kur'ân'ı, peygamberi işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, amellerinin değerinin düşürülmesinden, mükâfatının eksik verilmesinden, haklarına tecavüzden, zulüm ve haksızlık edilmesinden korkmaz.”

Ve biz doğruluğa ileten (Kur'an)'ı duyunca ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse (sevabının) eksik verilmesinden de, haksızlığa uğratılmaktan da korkmaz.

'Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar, ne de haksızlığa uğrayacağından.'

Gerçekten biz, O Kur'an'ı dinlediğimiz zaman ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne mükâfatının azalacağından, ne de bir haksızlığa uğrıyacağından korkmaz.

“Ve gerçekten biz hidayet mesajını işittiğimiz zaman O’na inandık. Artık kim Rabbine inanırsa, o ne haksızlığa uğrar ne de azgınlığa.”

“Biz o Kur'ân'ı dinleyince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne bir ödül eksikliğine uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar.”

Kur'anı işitince, O'na inandık, imdi, bir kimse, Tanrısına inanırsa, ne eksiklikten, ne de zulümden korkmalıdır o

“Hiç şüphesiz biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona inandık. Artık kim Rabbine inanırsa, o ne (mükâfatının) eksileceğinden korkar, ne de haksızlığa uğrayacağından.”

"Hidâyete sevk iden Kur’ân’ı istimâ’ ider itmez îmân iyledik. Kim Allâh’a îmân ider ise ne te’addîden ne de hakâretden korkmaz."

"Şüphesiz, doğruluk rehberi olan Kuran'ı dinlediğimizde ona inandık; kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine haksızlık edileceğinden korkmaz."

“Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.”

Ve biz doğru yol rehberini dinler dinlemez ona iman ettik; rabbine iman eden kimse artık ne ziyandan ne de azıp sapmaktan korkar.

Doğrusu biz, o hidayeti (Kur'an'ı) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir (ecrinin) eksikliğe uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar.

"Biz, yol gösteren (Kuran)ı işitir işitmez ona inandık. Rabbine inanan hiçbir haksızlığa ve sıkıntıya uğramaz."

"Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden."

Ve doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iyman ettik, her kim o rabbına iyman ederse artık ne hakkı yenmek ne de istiylâ olunmak korkusu kalmaz

Şüphesiz biz o hidâyet rehberini (Kur’ân’ı) dinlediğimizde (derhal) ona îmân ettik. Kim Rabbine îmân ederse, ne bir (ecrinin) eksikliğe uğratılmasından ne de kendisine bir haksızlık edilmesinden korkar.

“Yol gösteren rehberi¹ dinlediğimizde ona inandık. Artık kim Rabb'ine iman ederse, bundan sonra hakkının verilmemesinden veya haksızlığa uğramaktan endişe etmez.”

1- Kur\an\ı.

«Doğrusu, biz o hidâyeti (Kur'ânı) dinleyince ona îmân etdik. Kim de Rabbine îmân ederse o, ne bir (ecrinin) eksileceğinden, ne de bir haksızlığa uğrayacağından korkmaz».

“Ve gerçekten biz, o hidâyeti (Kur'ân'ı) dinleyince ona îmân ettik. O hâlde kim Rabbisine îmân ederse, artık ne (alacağı sevabda) bir noksanlıktan, ne de bir haksızlığa uğramaktan korkar!”

Biz her ne zaman Kur’an’ı işittiysek, şüphesiz ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, yaptıklarının eksiltileceğinden ve haksızlığa uğramaktan korkmaz.

Gerçekten biz o yol gösterici Kur’an’ı dinleyince ona inandık. İşte herkim de çalabına inanırsa, artık o karşılığının eksileceğinden ne de kendisine kıyılacağından korkmasın.

«— Biz, rehber olan Kur/an/ı işittiğimiz zaman O/na iman ettik. Her kim Rabbine iman ederse ne ecrinin eksik olmasından, ne de gadre uğramasından korkmaz».

“Gerçekten biz, hidâyet rehberini/Kur’an’ı [hudâ] dinleyince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık o, ne ecrinin eksilmesinden korkar ne de haksızlığa uğramaktan.”

“Elbette biz, o hidayeti (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından.”

İşte siz de şâhit olun; biz bu yol gösterici Kur’an’ın dâvetini işittik, onun güzelliğine hayran kaldık ve tüm kalbimizle ona iman ettik. Çünkü biliyoruz ki, Rabb’ine iman eden kişi, hiçbir şekilde haksızlığa veya kötü âkıbete uğramaktan korkmaz.”

“Biz, Hidayet’i işittiğimizde ona iman ettik.
Kim rabbine iman ederse, ne hakkının yenmesinden, ne istilâya uğramaktan korkar”.

Bu yüzden biz, daha duyar duymaz Kuran’a inandık. Artık biz, Allah'a yürekten inanan bir kimsenin zerrece haksızlığa uğramayacağını biliyoruz.

“Bize yol gösteren okunan ayetleri işitince bütün saçma düşüncelerden, bütün saçma inançlardan vazgeçerek, Allah’ın sözlerine inandık. Artık iyi biliyoruz ki, kim Rabbine inanırsa hakkı tam verilir. Kendisine zulüm yapılmaz. Zira Allah daima adildir. Asla zulmedici değildir.”

Şüphesiz ki artık biz o rehberi (Kur’an’ı) duyunca ona iman ettik. Rabbine güvenen kişi, kendisine herhangi bir zarar verilmesinden de haksızlığa uğratılmaktan da korkmaz.

“Doğrusu biz Peygamberi dinler dinlemez, ona îman ettik. Artık kim, Rabbine îman ederse, o hakkının yenmesinden de haksızlığa uğramasından da korkmaz.”

Bu nedenle, [Allah’ın] rehberliği[ne çağrıyı] duyar duymaz ona inanmaya başladık: Rabbine inanan kimse hiçbir zaman ziyana veya haksızlığa uğrama korkusu duymaz.

– Evet biz hidayet kaynağı Kuran’ı dinledik ve iman ettik. Her kim Rabbine inanır ve mümin olursa artık o, mükâfatının eksik olmasından veya haksızlığa uğramaktan asla endişe etmez. 3/193, 68/52

İşte tam da bu yüzden biz, ilâhî rehberliği işitir işitmez ona inandık; artık kim Rabbine inanırsa, o ne bir ziyana uğrar, ne de gazaba.[⁵³⁵⁷]

[5357] Bölge Yahudilerine Muhammedî davete inanmada geç kalmama îmâsı. Zımnen: Uzaktaki Yahudiler inandı da, yakındaki Yahudiler inanmayacak mı?... Devamı..

Şüphe yok ki biz, hidâyeti (Kur’an’ı) işittiğimizde ona iman ettik, Kim Rabbine iman ederse o, mükâfatının eksiltilmesinden ve kendisine haksızlık edilmesinden korkmaz.

Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar. "

«Doğrusu biz vaktâ ki, o rehber-i hidâyeti dinledik, O'na imân ettik. İmdi kim de Rabbine imân ederse artık ne noksaniyetten ve ne de bir zillete uğramadan korkmaz.»

Biz hidâyet Rehberini dinleyince onu tasdik ettik. Kim Rabbine iman ederse, ne hakkının eksik verilmesinden, ne de gadre uğramaktan asla endişesi kalmaz. ”

Biz, yol gösteren (Kur'an)ı işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa (ne hakkının) eksik verilmesinden, ne de kendisine kötülük edilmesinden korkar.

"Ve biz rehber-i hidâyet olan Kur'ân'ı işitdiğimizde derhâl ona îmân iyledik. Rabbine îmân iden ecir ve mükâfâtından noksan idilmesinden veyâhud 'amelinin zâyi' ve hebâ olmasından korkmaz."

O Rehberi (Kur’an’ı) dinleyince biz ona inandık. Artık iyice anladık ki kim Rabbine inanıp güvenirse ne zarar etme ne de haksızlığa uğrama korkusu içine girer.

Biz, yol göstericiyi işittiğimiz zaman ona inandık. Kim Rabbine iman ederse, (ecrinin) eksilmesinden ve haksızlık edilmesinden korkmaz.

“Doğru yolu gösteren Kur'ân'ı işitir işitmez biz ona iman ettik. Rabbine iman eden kimse ne ecrinin eksilmesinden korkar, ne zulme uğramaktan.

"Biz, doğruya ve güzele kılavuzlayanı dinleyince, ona inandık. Rabbine inanan kişi ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğrayıp kuşatılmaktan."

“daħı bayıķ biz ol vaķt kim işitdük ŧoġru yolı inanduķ aña. pes her kim inana çalabı’sına ķorķmaya eksmekden ne daħı žulmden.”

Daḫı biz işiddügümüz vaḳt Ḳur’ānı aña inanduḳ. Pes kim ki Tañrı‐sına [inanur], eksüklikden ve ḫorluḳdan ḳorḳmaz?

Doğrusu, biz hidayət yolunu göstərəni (Qur’anı) dinlədiyimiz zaman ona iman gətirdik. Kim Rəbbinə iman gətirsə, nə (yaxşı əməllərinin mükafatını) əskilməsindən, nə də haqsızlığa mə’ruz qalmaqdan (başqasının günahlarının ona yüklənməsindən) qorxar.

And when we heard the guidance, we believed therein, and whoso believeth in his Lord, he feareth neither loss nor oppression.

´And as for us, since we have listened to the Guidance, we have accepted it: and any who believes in his Lord has no fear, either(5737) of a short (account) or of any injustice.

5737 Possibly, from this world's standards, it may be that a man suffers for his Faith. He may be laughed at, persecuted, and actually hurt, "in mind,... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.