18 Nisan 2024 - 9 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Hac Suresi 11. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vemine-nnâsi men ya’budu(A)llâhe ‘alâ harf(in)(s) fe-in esâbehu ḣayrun(i)tmeenne bih(i)(s) ve-in esâbet-hu fitnetun(i)nkalebe ‘alâ vechihi ḣasira-ddunyâ vel-âḣira(te)(c) żâlike huve-lḣusrânu-lmubîn(u)

Ve insanlardan, Allah'a kalbiyle değil de diliyle kulluk eden de var; ona bir hayır isabet ederse kalbi yatışır o hayır yüzünden, fakat bir sınamaya uğrarsa yüzü dönüverir; dünyada da ziyan eder, ahirette de; işte budur apaçık ziyan.

İnsanlardan kimi de (Dinin tamamına sahip çıkmayıp, rahatına ve menfaatine uygun tarafından ve) bir ucundan (tutarak ve tam inanmayarak) Allah’a ibadet etmektedir. Eğer, (Allah’ın takdir ve taksiminden ve Kur’an’ın hükümlerinden) kendisine hayır(lı ve yararlı gördüğü bir şey) dokunursa, bununla tatmin (ve razı) olup (teslimiyet gösterir). Yok eğer kendisine (sıkıntı verecek ve sorumluluk yükleyecek) bir fitne (kaza, bela ve hastalık) isabet ederse, (zor ve zahmetli bir emir gelse ve imtihandan geçirilse, hemen) yüzüstü dönmektedir. (Allah’ın emrini ve kaderini bilmezlikten gelir. Nefsi bahanelerle hizmet ve mesuliyetten kaçıverir. Bu gibileri,) Dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte bu, (en büyük) ziyan ve en açık hüsran (demektir).

Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah'a imanla küfrün sınırında, yani kıyı kenar kulluk eder, öyle ki başına bir iyilik gelse, ondan hoşnut olur, ama başına sınayıcı bir güçlük gelse, hemen bütünüyle yüz çevirir ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder. İşte en açık zarar ve kayıp da budur.

Allah'a, sanki bir yar kenarındaymış gibi tereddütlü, iman ile küfür sınırında kulluk ve ibadet eden insanlar da var. Kendilerine bir hayır dokunursa, buna pek memnun olurlar. Eğer musibete uğrarlarsa, çehreleri değişir, dinden yüz çevirirler. Onlar dünyalarını da, âhiretlerini, ebedî yurtlarını da kaybetmiştir. İşte kıyas kabul etmeyecek zarar, kayıp budur.

İnsanlardan kimi de Allah'a bir kenardan (yarım yamalak) ibadet eder. Eğer kendine bir hayır dokunursa onunla tatmin olur ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü döner. O dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte bu apaçık bir kayıptır.

11.Buhari`nin Abdullah bin Abbas (r.a.)`tan rivayet ettiğine göre bir adam Medine`ye gelir Müslüman olduğunu açıklardı. Sonra eğer hanımı erkek çocuk ... Devamı..

İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.

İnsanlardan kimi de Allah'a dinin bir ucundan ibadet eder; eğer kendisine bir hayır isabet ederse ona razı olur, kararlaşır ve eğer bir bela isabet ederse, yüzü üstü döner (dinden çıkar). Dünya ve ahireti perişan olur. İşte bu aldanış, apaçık ziyandır.

İnsanlardan öyleleri de var ki hep kenardan Allah’a ibadet eder. Eğer ona bir iyilik dokunursa, onunla mutmain olur. Eğer denenmek için başına bir bela gelirse, yüzüstü geri döner, dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte, en büyük zarar budur.

Allah'a iman ile küfür sınırında kulluk eden insanlar da vardır. Kendisine bir iyilik dokunursa, buna çok memnun olur. Eğer kendisine bir musibet dokunursa, yüzüstü döner. O, dünyasını da, âhiretini de kaybetmiştir. İşte kıyas kabul etmeyecek kayıp budur.

İnsanlar içinde Allaha, lâfla tapanlar vardır, bir iyilik gelince, rahatlanır, bir sınav gelince de, yüz dönüyorlar; dünyada da, ahrette de ziyandadırlar, bu açık bir zarardır

Yine insanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a (dinin tamamına inanmadığı halde, iman ve küfrü birbirinden ayıran) sınırda kulluk eder. Öyle ki eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur, şayet başına (hastalık, fakirlik ve musibet gibi) bir kötülük gelirse, gerisingeri dönüverir (Allah'tan şikâyetçi olur). O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık hüsranın ta kendisidir.

“Sınırda kulluk eder” demek, inkârla imanın kesiştiği çizgide yer alır. Yani dinin tamamına değil de işine gelen ve menfaatine uyan bölümlerine inanır... Devamı..

İnsânlardan ba’zıları mütereddid ve şek dâhilinde Allâh’a ’ibâdet iderler. Bir sa’âdete nâil olurlar ise müsterih olurlar. Lâkin ufak bir felâket başlarına gelince yüz çevirirler, bu vechile hem dünyâda hem âhiretde ’azâba dûçâr olurlar, bu âşikâr bir hüsrândır.

İnsanlar içinde Allah'a, bir yar kenarındaymış gibi kulluk eden vardır. Ona bir iyilik gelirse yatışır, başına bir bela gelirse yüz üstü döner. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse, gerisingeri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.

Yine insanlar içinde kimileri vardır ki, Allah’a şartlı olarak kulluk eder; öyle ki kendisine bir iyilik denk gelirse bundan pek memnun olur, ama başına bir imtihan sıkıntısı gelse hemen yüz çevirir. Böyleleri dünyasını da âhiretini de yitirmiştir ve apaçık hüsran işte budur.

İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.  

 Bu âyet, dine kalbî bir inançla değil de, kendisine dünyevî bir fayda sağlayacağı ümidi ile bağlananları kınamaktadır. Nitekim, tefsirlerde nakledild... Devamı..

İnsanlardan öyleleri var ki ALLAH'a koşullu olarak kulluk eder. İşleri yolunda gidince sevinir; ancak başına bir bela gelince yüzünü çevirir. Böylece dünyayı da ahireti de kaybeder. Gerçek kayıp işte budur.

İnsanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik gelirse ona gönlü yatışır ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.

Nâstan kimi de Allaha kıyıdan kıyıya ıbadet eder, eğer kendisine bir hayır isabet ederse ona yatışır ve eğer bir mihnet isabet ederse yüz üstü dönüverir «dünyayı da ahireti de kaybetmiş» olur, işte husranı mübîn odur

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a (îmân ile küfrü birbirinden ayıran) sınırda kulluk eder. (Şöyle ki;) Eğer kendisine (tarafımızdan) bir hayır dokunursa, (gönlü) onunla huzur bulup sevinir (İslâm dini, hak dindir der), ancak (ilâhî hikmet gereği, tarafımızdan çeşitli musibetler ile) imtihâna maruz kalırsa, (işte o zaman hemen) yüzüstü döner (İslâm dininden çıkarak *mürted olur. İşte) o (kimse) dünyayı da kaybetmiştir, âhireti de. İşte bu apaçık bir ziyanın ta kendisidir.

* “Mürted”; İslâm dininden ayrılarak, Müslüman iken kâfir olan kimseye denir.

İnsanlardan bazıları da iş olsun diye Allah'a kulluk eder. Onun yararına bir şey olursa onunla mutlu olur, eğer bir fitneyle¹ karşı karşıya kalırsa hemen yönünü değiştirir. O dünyada da ahirette de kaybedendir. İşte o apaçık bir kayıptır.

1- Baskıyla, zorlukla, zorbalıkla ve bir sıkıntıyla.

İnsanlardan kimi de Allaha, (dîninin) yalınız bir taraf (ın)-dan (tutub), ibâdet eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa ona yapışır. Eğer bir fitne isaabet ederse yüzü üstü döner. Dünyâda da, âhiretde de hüsrana uğramışdır o. Bu ise apaçık ziyanın ta kendisidir.

İnsanlardan bazısı da, Allah'a bir kenardan (şübhe içinde) kulluk eder. Artık ona bir iyilik isâbet ederse, onunla mutmain olur. Fakat ona bir kötülük isâbet ederse, yüzüstü döner (dinden çıkar). Dünyayı da, âhireti de kaybetmiştir. İşte o apaçık hüsran, budur!

İnsanlardan Allah’a son sınırda kulluk edenler var. O’na bir hayır isabet ettiğinde, ondan dolayı tatmin olur. O’na bir fitne dokunduğu zaman, yüzünü kulluktan çevirir ve dünyasını ve ahiretini kaybetmiş olur. Böylece bu onun, açıkça kaybedişidir.

İnsanlardan kimi de Allah’a yalnız bir yönden tapar. İşte eğer kendisine bir iyilik gelecek olursa onunla dölenir. Yok, eğer kendisine bir kötülük gelecek olursa yüzgeri eder. O kimse bu dünyasına da kıyar, öbür dünyasına da. Kendine yazık etmiştir. İşte açıktan açığa kendine yazık etmek budur.

Bazı kimseler de Allah/a aykırı olarak [²] ibadet ederler. Onlara sıhhat ve servet gibi bir hayır erişirse mutma/in olurlar [³], şayet hastalık, darlık gibi bir mihnet gelirse yüzü üstü dönerler [⁴]. Onlar, dünyada ve âhirette ziyankâr olmuşlardır. Apaçık ziyankârlık, işte budur.

[2] Şek veya nifakla.[3] «Oh! İslâm ne güzeldir» derler.[4] Dinden çıkarlar.

İnsanlardan öyleleri de vardır ki, Allah’a tereddüt içinde [harf]³ ibadet ederler. Ona bir hayır isabet ettiğinde, onunla huzur bulur. Şayet bir kötülük/fitne isabet etse yüzü değişir.⁴ O dünyada ve ahirette zarara uğrar. İşte apaçık zarar [husrân] budur.

3 “Ala harfin” ifadesi, uçurumun kenarında, kıyısından, ucundan, isteksiz, gönülsüz, gel-git içinde gibi anlamlara gelir. 4 Yüzünün değişmesi burad... Devamı..

İnsanlardan kimi de Allah'a kıyıdan kıyıya ibadet eder; eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla yatışır ve eğer kendisine imtihan amaçlı bir sıkıntı isabet edecek olursa, yüzü üstü dönüverir. Dünyada da ahirette de hüsrana uğramıştır. İşte apaçık hüsran budur, bu!

İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah’a kıyısından kenarından kulluk eder;öyle ki, kendisine Allah tarafından bir iyilik ulaşsa, gönlü onunla huzura kavuşur fakat fakirlik, hastalık, başarısızlık gibi bir imtihânla yüz yüze gelecek olsa, hemen gerisin geriye dönerek Allah’a kulluğu terk eder. Böyle bir insan, hem dünyayı, hem de âhireti kaybetmiş demektir ki, işte en büyük felâket budur! Çünkü Allah’a kulluğu bırakınca, kaçınılmaz olarak:

İnsanlar’dan, Allah’a ucundan kıyısından / oynak bir durumda kulluk eden kimse de vardır.
Ona bir hayır dokunduğunda ondan memnun oldu.
Ona bir deneme / fitne isabet ettiğinde yüz üstü döndü / gerçek yüzünü gösterdi.
Dünya’yı ve Âhiret’i hüsrana / zarara soktu.
İşte bu Açıkça Hüsran’dır.

Bazıları, Allah'a sanki diken üstünde imiş gibi ibadet ediyor. İşine yarar bir şey olursa biraz rahatlıyor, aleyhine bir durum olursa her şeyi yüzüstü bırakıp gidiyor. Şimdi bu adam, hem dünyayı hem ahireti kaybetti. Hakikaten çok kötü bir yenilgi:

İnsanlardan öylesi var ki Allah’ın yasalarını çıkarlarına göre uygular. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse inkâra döner. İnkâr eden kişi dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. Bu durum onlar için her açıdan zarardır.

İnsanlardan kimi, Allah’a (imanla küfrün) sınır(ın)da kulluk eder. [*] Kendisine bir iyilik dokunursa bununla huzurlu olur; ağır imtihana uğrarsa yüzü değişir (dinden yüz çevirir). O, dünya(sın)ı da ahiret(in)i de kaybetmiştir. Asıl apaçık kayıp işte budur!

Yüce Allah bu cümlede kendisine tam sınırda kulluk eden insan tipine dikkat çekmektedir. Bu insan tipi ne imanda kararlıdır ne de küfürde. Kur’an’da s... Devamı..

İnsanlardan kimi de; Allah’a tek yönlü¹ ibâdet eder.² Yani kendisine bir hayır isabet ederse, bununla tatmin olur ve eğer başına bir sıkıntı gelirse sırtını döner. (Artık) o dünyayı da âhireti de kaybetmiştir. İşte apaçık ziyan, budur.³

1 (عَلَى حَرْفٍ) şüpheli, tek yönlü, şartlı diye tercüme edilebilir. İşine gelen konularda Allah’a ibâdet eder, işine gelmeyenlerde yan çizer, şüpheli... Devamı..

Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah’a [imanla küfrün] sınır[ın]da ⁸ kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse, O’ndan hoşnut olur; ama başına sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir, ⁹ ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder; zaten, hiçbir şeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekte budur! ¹⁰

8 Yani, hiç birinde karar kılmaksızın imanla küfür arasında gidip gelerek.9 Lafzen, “yüzü üstüne döner” -insanın “yüzü” (vech), deyimsel olarak onun b... Devamı..

Yine insanlardan kimi de vardır ki, tam uçurumun kenarında Allah’a kulluk eder. Nitekim o dinden menfaat sağladığında bununla sevinir. Eğer bir sıkıntıyla sınanacak olursa hemen yüzüstü dönüverir. Böylece dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık hüsran budur. 11/9, 17/83, 34/15...21, 89/15...28

Yine insanlardan kimileri de vardır ki, Allah’a (iman ve küfrü birbirinden ayıran) sınırda kulluk eder; öyle ki, eğer kendisine bir iyilik dokunsa onunla tatmin olup sevinç duyar; fakat başına bir musibet gelse yüzüstü dönüverir; dünyayı da âhireti de kaybeder: nitekim telafisi en zor kayıp da budur.[²⁸⁰⁵]

[2805] Lafzen: “en açık olanı..” Mubînin türetildiği beynin bu mânası için bkz: 16:66, not 71. Bu âyette sözü edilen “sınırda kulluk edenler” kimlerd... Devamı..

İnsanlardan öyleleri de yardır ki; Allah'a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eder! (Kuşku ve tereddüt içindedir) Ona bir iyilik dokunursa çok memnun olur. Başına bir bela geldiğinde ise, çehresi değişir. (Din ile imandan) yüz çevirir. Böyle bir kimse; dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık zarara uğramanın ta kendisidir!

(Nitekim, Bedevilerden bazı kimseler Resulullah [s.a.s] a gelir, müslüman olurlardı, ülkelerine döndükleri zaman yağmur ve bolluk yılı bulurlarsa "Biz... Devamı..

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a bir harflik kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse, yüzüstü (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir. ?

Ve insanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a bir tereddüt üzere ibadet eder. Eğer ona bir hayır dokunursa onunla yüreği rahat eder ve eğer bir mihnet dokunursa yüzü üzerine geri döner. Dünyada da ahirette de ziyana uğramıştır. İşte apaçık ziyan budur,bu.

Öyle insanlar vardır ki Allah'a, sırf bir hesaba binaen, imanla küfrün arasında bir yerde ibadet eder. Şayet umduğu faydayı elde ederse onunla huzur bulup sevinir, eğer bir sıkıntı ve imtihana mâruz kalırsa yüzüstü dönüverir. Dünyayı da âhireti de kaybeder. İşte besbelli olan hüsran budur.

Bu âyet dine tam bir güvenle değil de, kuşkulu ve menfaatine bağlı olarak pamuk ipliği ile bağlananları temsilî olarak anlatır. Bunlar ordunun bir kıy... Devamı..

İnsanlardan kimi de Allah'a bir kenardan, ibadet eder. Eğer kendisine bir hayır gelirse onunla huzura kavuşur (sevinir) ve eğer başına bir kötülük gelirse yüz üstü döner (dini kötüleyerek ondan vazgeçer). O, dünyayı da, ahireti de kaybetmiştir. İşte apaçık ziyan budur.

Nâsdan öyleleri vardır ki Allâh Te'âlâ'ya bir taraf üzerine (لقصد) 'ibâdet ider. Eğer ona bir hayır ve menfa'at isâbet ider ise onunla mutma'în olur. (Memnûn ve hoşnûd olur). Eğer bir belâ ve fitne isâbet itse yüz çevirir ve ardına döner. O, dünyâ ve âhiretde ziyân itdi. Bu da âşikâr bir hüsrândır.

İnsanlardan kimi de Allah’a sınırda kulluk eder. Eline bir imkân geçse rahatlar; başına bir sıkıntı gelse yüz çevirir. Böylesi dünyayı da kaybeder âhireti de. Apaçık hüsran işte budur.

İnsanlardan, Allah'a bir uçurum kenarındaymış gibi kulluk edenler var. Eğer ona bir iyilik dokunursa, onunla tatmin olur. Eğer bir imtihana tabi tutularsa, yüz üstü döner. Dünya ve ahireti kaybeder. İşte apaçık hüsran budur.

İnsanlardan öylesi de var ki, Allah'a iğreti şekilde kulluk eder. Kendisine bir iyilik eriştiğinde onunla mutlu olur; başına bir imtihan geldiği zaman ise yüz geri dönüverir. O, dünyada da, âhirette de ziyana uğramıştır. Apaçık bir hüsran diye işte buna denir.

İnsanlardan bazısı da Allah'a kıyıdan kıyıya ibadet eder. Kendisine bir hayır isabet ettiğinde, onunla tatmin bulup yatışır; kendisine bir fitne, bir deneme gelip çattığında yüzüstü geri dönüverir. Dünyada da kayba uğramıştır böylesi, âhirette de. Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur.

daħı ādemįlerden oldur kim ŧapar Tañrı’ya ķırañ üzere ya'nį şek üzere. pes eger deġirse aña ħayr dölenür aña eger deġirse aña fitne dönene gendü yanasına ziyān oldı dünye daħı āħiret ya'nį kāfirliġi ol oldur ziyān bellü.

Daḫı ādemīlerüñ nicesi ‘ibādet eyler Tañrı Ta‘ālāya egrilik bile. Eger ḫayryitişse kendüye ẟābit olur dīni üstine ve eger şer yitişse özine döner, düşeryüzi üstine, ziyān eyler dünyā‐y‐ıla āḫireti. Ulu ziyān eylemek oldur.

İnsanlardan eləsi də vardır ki, Allaha şəkklə ibadət edər. Əgər ona bir xeyir toxunsa, (dini barəsində) arxayın olar (islamdan möhkəm yapışar). Yox, əgər ona bir bəla (müsibət) üz versə, çöhrəsi dəyişər (islamdan üz döndərib yenə küfrə qayıdar). Beləsi dünyanı da əldən verər, axirəti də. Açıq-aşkar ziyan budur, bu!

And among mankind is he who worshippeth Allah upon a narrow marge so that if good befalleth him he is content therewith, but if a trial befalleth him, he falleth away utterly. He loseth both the world and the Hereafter. That is the sheer loss.

There are among men some who serve Allah, as it were, on the verge:(2782) if good befalls them, they are, therewith, well content; but if a trial comes to them, they turn on their faces: they lose both this world and the Hereafter: that is loss for all to see!

2782 They are men whose minds are not firm: they will have faith, if all goes well with them, but as soon as they are tried, they are found wanting. T... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.