Kâle basurtu bimâ lem yebsurû bihi fekabedtu kabdaten min eśeri-rrasûli fenebeżtuhâ vekeżâlike sevvelet lî nefsî
Samiri, onların görmediklerini gördüm ben, sana gelen elçi meleğin izinden bir avuç toprak aldım, eriyen külçeye attım onu ve nefsim, bu işi bana böylece hoş gösterdi dedi.
(Samiri) Dedi ki: "Ben onların görmediklerini (manevi ve nurani görevlileri veya Dinin temel dengelerini) gördüm, böylece elçinin (vahiy getiren meleğin veya Musa Nebi’nin) izinden (öğretilerinden) bir avuç (bir miktar) alıp (içine) atıverince (veya; Elçinin tebliğ ettiği Dinin bir kısmını gereksiz görüp atıl hale getirince, Din özelliğini yitirmeye ve buzağı böğürüp ses vermeye başladı); böylelikle nefsim bana bunu hoşa giden (bir şey) gösterip (yaptırdı)."
Sâmirî cevaben: “Onların göremediği bir şeyi gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp onu atıverdim, veya elçi olan Musa'nın öğretilerinden bir kısmını fırlatıp attım, böylelikle bana bu işi nefsim hoşa giden bir şey olarak gösterdi.”
“Sana gelen vahy ve tebliğ ettiğin din konusunda, onların, İsrâiloğulları'nın göremedikleri, anlayamadıkları hususlara ben vâkıf oldum. Bu anlayışıma dayanarak elçinin, Cibril'in getirdiği vahyin epeyce bir kısmını ayıklayıp attım. İşte şu gördüğün, duyduğun nefsimin beni aldatarak sürüklediği oyun böylece ortaya çıktı.” dedi.
Dedi ki: 'Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi.'
Sâmirî şöyle dedi: “- Ben İsrail oğullarının görmedikleri Cibrîl'i gördüm de, O Rasûlün izinden bir avuç toprak aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Böylece bunu, bana, nefsim hoş gösterdi.”
Samiri: Onların bilmediğini ben bildim. Elçinin eserinden (kitabından) bir tutam bilgi aldım (o mücevheratın içine) atarak kullandım. İşte nefsim, bana böyle yapmamı hoş gösterdi, dedi.
Sâmirî, “Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Bunu ziynet eşyalarının eritildiği potaya attım. Bunu böyle nefsim bana hoş gösterdi” dedi.
Sâmiri dedi ki: «Ben gördüm onların görmediğini, peygamberin izinden, bir avuç avuçladım, attım onun içine; böylecene nefsim beni aldattı!»
(Samiri) dedi ki: “Ben onların görmediklerini gördüm. Bana gelen ilahi elçinin (Cebrail'in) ayak izlerinden avucumu doldurarak onu erimiş altın külçesinin bulunduğu potaya attım. Böyle yapmamın iyi olacağı içime doğdu.”
Sâmirî: "Ben ânların görmediklerini gördüm. (Cibril ’aleyhisselâmın) ayağının altından bir avuç toprak aldım, erimiş zînetlerin içine atdım. Benim ’aklım böyle hükm itdi" cevâbını virdi.
Samiri: "Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o sana gelen elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim böyle yaptırdı" dedi.
Sâmirî, şöyle dedi: “Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi.”
“Ben onların görmediklerini gördüm, bu yüzden elçinin izinden bir avuç avuçladım ve onu attım. Nefsim beni böyle yapmaya itti” diye cevap verdi.
O da: Ben, onların görmediklerini gördüm. Zira, o elçinin izinden bir avuç (toprak) alıp onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu böyle nefsim bana hoş gösterdi, dedi.
Dedi ki, "Onların görmediğini gördüm, elçinin öğretisinden bir kısmını alıp attım. Böyle uygun gördüm."
Sâmirî: "Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilâhî elçinin (Cebrail'in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi" dedi.
ben dedi, onların görmediklerini gördüm de Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım, ve bana nefsim böyle hoş gösterdi
(Sâmirî,) “Ben, onların görmediklerini gördüm. Elçinin izinden bir avuç alıp, onu attım. Böyle bir şey yapmamı bana, nefsim hoş gösterdi” dedi.
O da (şöyle) dedi: — «Ben onların görmediklerini gördüm. Binâen'aleyh o peygamberin izinden bir avuç (toprak) alıb onu (erimiş hulliyyâtın içine) atdım. Bunu bana nefsim hoş gösterdi böyle».
(Sâmirî:) “(Ben, onların) görmedikleri şeyi gördüm ve (sana gelen) o elçinin(Cebrâîl'in atının) izinden bir avuç (toprak) avuçlayıverdim de onu (eritilmiş ziynet eşyâlarının içine) attım; böylece bunu nefsim bana hoş gösterdi” dedi.
Sâmiri Musa’ya “Onların göremedikleri bir şeyi gördüm. Elçinin insanlara öğrettiklerinden bir kısmını (tevhid inancını) alıp, attım. Nefsim bana böyle yapmamı hoş gösterdi” dedi.”
Samiri dedi: "Ben onların görmediklerini gördüm. Onun için elçini bastığı yerden bir avuç toprak alıp onu erimiş bezeneklerin içine attım. Gönlüm bunu böyle istedi."
O da, “Ben onların görmediği bir şeyi gördüm. Elçinin öğretisinden [eser] önemli bir tutamı avuçladım ve onu/ tevhidi (fırlatıp) attım; böyle yapmayı nefsim bana hoş gösterdi” dedi.²³
Dedi ki: “Ben (kendi aklımca halkın inançlarında) onların görmediklerini (bir takım eksiklikler) gördüm de böylece elçinin izinden bir avuç alıp onu atıverdim (belli bir yere kadar yolunu takip edip sonra terk ettim) ve bana nefsim böyle hoş gösterdi.”
Sâmirî, hem durumunu mazur göstermek, hem de Mûsâ’yı övüp yücelterek muhtemel bir cezadan kurtulmak amacıyla, derhal bir yalan uydurarak:
“Ben onların göremediği bir şeyi, yani melek Cebrail’in sana geldiğini gördüm. Sonra o Elçinin kutsal ayak izinden bir avuç toprak aldım ve onu, buzağı yapmak üzere erittiğim potanın içine attım. Böylece buzağı heykeli canlıymış gibi böğürmeye başladı. Biz de bunu Rabb’imizin bir mûcizesi sanıp secdeye kapandık. İçimdeki duygular, işte böylece beni bu işi yapmaya sürükledi. Ayrıca ben, Tanrıyı gözle görülemez, elle tutulamaz soyut bir varlık olarak tanımlayan bu inanç sisteminin, diğer müminlerin göremedikleri birtakım eksiklikler, yanlışlıklar içerdiğini gördüm. Bu yüzden, Peygamberin izinden, yani onun bıraktığı ilkelerden bir kısmını alıp dinin muhtevasından çıkardım. Bunu kötü niyetle yapmadım; böyle yapmamın iyi olacağı içime doğdu.” dedi.
-“Görmedikleri şeyi gördüm; Rasûl’ün izinden bir avuç aldım, hemen attım.
Nefsim beni böyle kandırdı” dedi.
Samirî: " Ben de halkın görmediğini gördüm. Resulün bastığı yerden bir avuç toz alıp potaya savurdum. İçimden böyle yapmak geldi. "
Samiri; "Ben onların görmediklerini gördüm. Elçinin yere bıraktığı izden bir avuç aldım. Onu eritilmiş mücevheratın içine attım. Nefsim bana böyle yapmayı hoş gösterdi."
O da “Ben onların göremediği (bir gerçeği) gördüm. Elçinin mesajından bir kısmını aldım ve onu attım. İşte böyle, bunu [nefs]im bana hoş gösterdi.” demişti.
(Samiri): “Ben, (senin dininde) o (İsrail oğullarının) görmedikleri bir takım şeyler gördüm ve elçi (Cebrâil)’in öğretilerinden bir kısmını aldım (dininden) çıkartıp attım. Bunu bana nefsim hoş gösterdi.” ¹ dedi.²
“Ben onların göremediği bir şeyi gördüm; ⁸¹ ve bu yüzden, Elçi’nin öğretilerinden bir tutam aldım ve onu fırlatıp attım; içimde bir şey böyle [yapmaya] itti beni.” ⁸²
O da: – Ben onların görmediği bazı şeyleri gördüm ve elçinin inanç sisteminden bir parçayı alıp attım, içimden böyle yapmak geldi, dedi. 7/104...156, 19/51...53, 23/45...49, 25/35, 26/10...48, 28/30...35, 37/116...122
O dedi ki: “Ben (bu) işe onların bakmadıkları bir gözle baktım;[²⁶¹⁹] bu nedenle de Elçi’nin (İnanç sisteminden) etkili bir parçayı çekip aldım ve kaldırıp attım:[²⁶²⁰] zira güdülerim beni böyle yapmaya sevk etti.”[²⁶²¹]
O zaman Sâmiri: "Ben onların göremedikleri bir şey gördüm. (Firavun'u helâk etmek üzere geldiğinde Cibril'i gördüm) ve o elçinin bastığı yerden bir avuç (toprak) avuçladım da onu (buzağı yapılırken) zinet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim bana bu kötü işi hoş gösterdi" dedi. (Özür dilemeye kalkıştı.)
(Sâmirî) dedi ki : "Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Ve böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi. "
(Sâmirî de) Dedi ki: «Onların görmediklerini ben gördüm. Artık Resûlün izinden bir avuç (toprak) aldım da onu attım ve nefsim bana öylece hoş göstermiş oldu.»
“Ben, ” dedi, onların görmedikleri bir şeyi gördüm. O resul'ün izinden bir avuç toprak alıp onu potanın içine attım. İşte böylece nefsim böyle yapmayı bana hoş gösterdi. ”
(Samiri): "Ben dedi, onların görmediklerini gördüm. Elçinin eserinden bir avuç aldım da attım; nefsim bana böyle (yapmayı) hoş gösterdi."
Sâmirî de: "Benî İsrâil'in görmediklerini ben gördüm. Meleğin ayağı basdığı yerden bir avuç toprak aldım. Onı altun ve gümüşün içine koydum. Buna, beni nefsim sevk itdi ve aldatdı" didi.
O da:-Onların görmedikleri bir şey gördüm ve elçinin izinden bir avuç avuçladım ve onu attım. İşte nefsim bunu bana hoş gösterdi. dedi.
Sâmirî dedi: "Onların görmediklerini gördüm. Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Nefsim bana böylesini hoş gösterdi."
eyitti sāmirį “bildüm ol nesneyi kim bilmediler anı. pes al dura bir avuç yalavaç izinden pes bıraķdum anı. ancılayın kim itdüm bezedi baña nefsüm.'''
Eyitdi: Ben görmedügi nesneyi bir avuç ṭopraḳ aldum Cebrā‘īl özinden, buzaġu üstine saçdum anı, anuñ gibi bu işi baña yaḫşı gösterdi nefsüm, didi.
(Samiri) belə cavab verdi: “Mən (İsrail oğularının) görmədiklərini (Cəbraili) gördüm (yaxud bilmədiklərini bildim). Mən o Rəsulun (Allah elçisinin) ləpirindən (Cəbrailin atının ayağı dəydiyi yerdən) bir ovuc torpaq götürdüm və onu (çaladakı od içində əriyən bəzək şeylərinə) atdım (o da dönüb böyürən bir buzov oldu). Beləcə, öz nəfsim məni bu işə sövq etdi”. (Nəfsim bu işi mənə xoş göstərdi, mən də ona uydun).
He said: I perceived what they perceive not, so I seized a handful from the footsteps of the messenger, and then threw it in. Thus my soul commended to me.
He replied: "I saw what they saw not: so I took a handful (of dust) from the footprint of the Messenger, and threw it (into the calf): thus did my soul suggest to me."(2621)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |