18 Nisan 2024 - 9 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Yûnus Suresi 11. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velev yu’accilu(A)llâhu linnâsi-şşerra-sti’câlehum bilḣayri lekudiye ileyhim eceluhum(s) feneżeru-lleżîne lâ yercûne likâenâ fî tuġyânihim ya’mehûn(e)

Allah, insanların, hayrın çarçabuk oluvermesini istedikleri gibi şerri çarçabuk veriverseydi ecellerinin gelip çatmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Fakat biz, bize kavuşmayı ummayanları, azgınlıklarında sersem bir halde bırakırız.

Şayet insanların hayrı istemelerinde acele ettikleri gibi, Allah da onlara, şerri (ve cezalarını) vermekte acele etseydi, (alınan) karar gereği ecel süreleri hemen bitirilmiş (ve sonları getirilmiş) olurdu. Ama Biz huzurumuza çıkacağına (ve ettiklerine kavuşacağına) inanmayanları (bir zaman kendi hallerine) bırakırız, böylece azgınlık ve şaşkınlık içinde bocalayıp duracaklardır (ve sonunda hak ettiklerini bulacaklardır.)

Eğer Allah, insanlara, hayrı hemen acele istedikleri gibi, günahları yüzünden hakettikleri şerri çabucak verseydi, onların sonu çarçabuk gelmiş olurdu. Ne var ki, bize kavuşmayı arzu etmeyenleri, azgınlıkları içinde, bocalar bir halde bırakıveririz.

Eğer Allah, insanların hayırla ilgili taleplerinin çabucak yerine getirilmesini istedikleri gibi, şerri de alelacele insanlara vermiş olsa idi, elbette onlara, ecellerinin, ömürlerinin erken sona erdirileceği bildirilmiş olurdu. Fakat bizim huzurumuzda hesaba çekilmeyi, mükâfatı ummayanları, cezalandırılma endişesi duymayanları biz azgınlıkları içinde kendi başlarına bocalar bir halde bırakırız.

bk. Kur’an-ı Kerim, 17/11.

Allah eğer, insanların iyiliği acele istemeleri gibi onlara kötülüğü de acele verseydi süreleri hemen bitmiş olurdu. Ancak böyle, bize kavuşmayı ummayanları taşkınlıkları içinde böyle bocalar bir halde bırakırız.

Eğer Allah, onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi, insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, mutlaka ecellerine hüküm verilirdi. İşte bize kavuşmayı ummayanları biz böylece taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız.

Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, fenalığı da hemen acele olarak verseydi, muhakkak ecelleri son bulur biterdi. Fakat karşımıza çıkıp hesap vermeyi ummayanları, azgınlıklarında bırakırız, körü körüne giderler.

İnsanların mala olan acele istekleri gibi, Allah aceleden onlara musibet verseydi, ecelleri hemen yerine getirilmiş olacaktı. Fakat Biz, bizimle karşılaşmayı ummayanları azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız.

Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde bırakırız.

Onların iyiyi ivdiği gibi, Allah da insanlara kötülüğü ivseydi, ecelleri tükenirdi, bize kavuşmayı ummayanları, azgınlıkları içre şaşırmış bırakırız

Allah, insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, ecellerinin onlara ulaşmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Fakat Bize kavuşacaklarını ummayanları, Biz kendi azgınlıkları içerisinde şaşkın bir halde bırakırız.

Bkz. 2/15, 8/32Böylece, akıllarını başlarına devşirerek tevbe edip imana gelmeleri için onlara bir fırsat daha vermiş oluruz.

Eğer Allâh iyiliği ta’cîl itdiği gibi fenâlığı da ta’cîl ide idi, insânların eceli çabuk gelirdi. Fakat öldükden sonra bize rücû’ itmemeği ümîd iyleyenleri körlüklerine terk idiyoruz.

İyiliği acele isteyen kimselere Allah fenalığı da çarçabuk verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. Bizimle karşılaşmayı ummayanları, azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken bırakırız.

Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız.

Eğer insanlar iyi olanı çarçabuk istedikleri gibi kötü olanı da Allah onlar için hemen gerçekleştirseydi derhal sonları gelirdi. Bize kavuşacaklarına inanmayanları, azgınlıkları içinde bocalayıp durmak üzere kendi hallerine bırakırız.

Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde (kendi başlarına) bırakırız.

 Rivayete göre, Nadr b. Hâris gibi bir takım müşrikler, Resûlullah’ın peygamberliğini in-kâr etmişler ve «Yâ Allah, eğer Muhammed’in peygamberliği doğ... Devamı..

İnsanların iyiliği acele istemeleri gibi, ALLAH da onlara azabı acele verse idi, süreleri bitirilmiş olurdu. Bizimle karşılaşmayı ummayanları, azgınlıkları içinde şaşkın durumda bırakırız.

Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de alelacele verseydi, onların hemen ecellerini getiriverirdi. Fakat bize kavuşmayı ummayanları kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp giderler.

Eğer Allah, insanlara şerri onların hayır ivercesine ivdikleri gibi iyvecek olsa idi ecellerini kendilerine yetiriverir idi fakat likamızı arzu etmiyenleri bırakırız tuğyanlarında körkörüne giderler

Eğer Allah, insanlara, (dualarında) hayrı çarçabuk istedikleri gibi *(istedikleri) şerri de çarçabuk verseydi, hemen ecellerine hükmedilirdi (de helâk edilirlerdi). Bize (manevi huzurumuza) kavuşmayı ummayanları biz azgınlıkları içinde bocalar bir hâlde bırakırız.

* “(istedikleri) şerri de çarçabuk verseydi”; Yani beddua ettiklerinde hemen icabet etseydi veya günah işlediklerinde müstahak oldukları azabı hemen v... Devamı..

İnsanların, hayrı acele istedikleri gibi, Allah da şerri onlara acele verseydi, muhakkak süreleri bitirilirdi. Ama Biz, Bizimle karşılaşmayı ummayanları, kendi hallerine bırakırız. Azgınlıkları içinde bocalar dururlar.

Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de alel'acele verseydi elbette onlara ecelleri hükmedilir, (hepsi helak olub gider) di. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde serserî serserî dolaşmalarına meydan veriyoruz.

Eğer Allah, insanlara hayrı acele istemeleri (sebebiyle verdiği) gibi şerri de hemen verseydi, elbette onların ecellerine (çabucak) hükmedilirdi. Artık bize kavuşmayıummayanları, azgınlıkları içinde bırakırız da bocalayıp dururlar.(1)

(1)Bu âyet-i kerîme, Mekke müşriklerinden Nadr b. Hâris’in: “Ey Allah’ım! Eğer senin katından gelen hak (Kur’ân) bu ise, üzerimize gökten taş yağdır” ... Devamı..

Allah, insanlara hayrı acilen verdiği gibi, acilen istedikleri şerri vermiş olsaydı, onlara verilen yaşam sürelerinin bitmesine hükmederdi. Fakat bizimle karşılaşmayı ummayanları, içinde bulundukları azgınlık içerisinde bırakırız ki, oyalansınlar.

Onların iyiliğin çarçabuk gelmesini istemeleri gibi Allah da kötülüğü çarçabuk gönderseydi onları sonlarına eriştirmiş olurdu. Ancak Biz, Bize kavuşmayı ummıyanları kendi taşkınlıkları içinde bocalar bırakırız.

Allah, nâs/a hayrı çabuk istedikleri gibi şerri tâcil etseydi [⁴] ecelleri tükenirdi [⁵]. Fakat biz bize kavuşmayı ummayanları azgınlıklarında şaşkın şaşkın bırakırız.

[4] Hayır dualarının çabuk kabul olunduklarını istedikleri gibi bedduaları da meselâ kendisine, ailesine kızınca «Allah belâmı versin, belânızı versin... Devamı..

İnsanların hayrı acele istemeleri gibi, Allah da onlara (hak ettikleri) şerri/cezayı⁶ acele verseydi, onların süreleri [eceluhum] hemen bitirilmiş olurdu⁷. Ama Biz, Biz’e kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız.

6 Şer kavramı Kur’an’da Allah’a izafe edilemez bir kavramdır. Burada kulun yaptığının bir karşılığı olarak ceza anlamındadır. Bir başka ifadeyle Allah... Devamı..

Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi (beddua ettiklerinde veya günah işlediklerinde) şerri de (beddua veya azabı da) çarçabuk verseydi, hemen ecellerine hükmedilirdi (helak edilirlerdi). Bizimle buluşmayı ümit etmeyenleri azgınlıkları içinde bocalar bir halde bırakırız.

İnsanların iyiliği sabırsızlıkla ve aceleyle istedikleri gibi, Allah da onları suç işler işlemez derhâl cezalandırmış olsaydı, çoktan işleri bitirilmiş olurdu. Fakatonları cezalandırmakta acele etmeyiz. Hesap vermek üzere huzurumuza çıkacaklarını ummayan o inkârcıları, bir süre daha azgınlıkları içinde bocalar bir hâlde bırakırız. Böylece, tövbe edip imana gelmeleri için onlara bir fırsat daha veririz. Fakat pek çokları, bu fırsatı doğru değerlendiremez:

İnsanlar’ın Hayr’ı çabukca istediği gibi, Allah da Şerr’i çabukca verseydi, onların eceli kendilerine erişirdi.
Bizimle karşılaşmayı ummayanları, bocalayacakları azgınlıkları içinde bırakırız.

Eğer Allah, insanları kendi çıkarlarına eviştirdiği gibi, kötülüklere de eviştirseydi, işleri çoktan biterdi. Onun için bize hesap verme derdi olmayanları biraz daha azmaya bırakırız itiş kakış.

İnsanların iyilikleri acele istedikleri gibi; Allah da onlara istedikleri felaketleri acele verseydi yaşamları hemen bitirilmiş olurdu. Ama biz, bize kavuşmayı ummayanları bırakırız. Belki düşünüp öğüt alır, doğruya gelirler diye bekleriz. Ancak onlar verdiğimiz süreyi aleyhlerine değerlendirerek azgınlıklarıyla bocalamaya devam ederler.

Allah (inkârcı) insanlara, hayrı acele istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların süreleri bitirilmiş olurdu. Bizimle karşılaşacaklarını ummayanları (ahirete inanmayanları) azgınlıkları içerisinde bocalar hâlde bırakırız. [*]

Benzer mesajlar: Bakara 2:15, En‘âm 6:110; A‘râf 7:186; Hicr 15:72; Mü’minûn 23:75; Neml 27:4.

Eğer, insanların hayra¹ ulaşmakta acele ettikleri gibi, Allah da onlara şerri² vermekte acele etseydi elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Bu yüzden Bize kavuşacaklarını ummayanları, kendi azgınlıkları içerisinde şaşkın bir halde bırakırız.³

1 Hayır: Aslı “hayr” olup; herkesin beğendiği, rağbet ettiği şeyler, şeref, faydalı ve sevabı gerektiren amel, iyilik, ibâdet ve mal gibi anlamlara ge... Devamı..

[İMDİ], eğer, onların iyilik [olarak gördükleri şeyin kendilerine] ulaşmasını aceleyle istedikleri gibi, Allah da insanlara [günahları yüzünden hak ettikleri] şerri tezelden verseydi, onların sonu çarçabuk gelmiş olurdu! ¹⁷ Ama Biz, Bizimle ergeç karşılaşacaklarına inanmayanları ¹⁸ o kurumlu azgınlıkları içinde körcesine bocalayıp dururlarken kendi hallerine bırakırız.

17 Lafzen, “kendileri için belirlenmiş süre[nin sonu] gerçekleştirilmiş olurdu:” ilk planda, insanın zayıf yaratılışlı (karş. 4:28) ve dolayısıyla gün... Devamı..

Eğer Allah, insanların dünya nimetlerini elde etmede acele ettikleri gibi hak ettikleri cezayı vermede de acele etseydi işleri bitirilirdi. Onun için biz, bizimle buluşmayı hesaba katmayanları taşkınlıkları içinde bocalamaya terk ederiz. 16/61, 18/58- 59, 35/45

EĞER onların nimeti istemede acele ettikleri gibi Allah da insanlar için (hak ettikleri) cezayı[¹⁵⁸¹] vermede acele etseydi, onların sonunu getirecek hüküm hemen infaz edilirdi.[¹⁵⁸²] Şu hâlde, Bizim (rahmetimiz)le buluşmaya yüzü olmayanları küstahça taşkınlıkları içerisinde debelenmeye terkederiz.

[1581] Lafzen: “Şerri”. Burada bahsedilen ceza, kendisinden sonra ibret alınıp tevbe edilemeyecek bir ceza olduğu için “şer” olarak gelmiştir. Kur’an’... Devamı..

Eğer Allah, insanlara -istedikleri hayrı- çarçabuk verdiği gibi, (istedikleri) şerri de derhal vermiş olaydı, elbette onlara ecelleri hükmedilirdi. (Hepsi helak olup giderdi) İşte biz, bize kavuşmayı ummayanlara, böyle azgınlıkları içinde serseri şekilde dolaşsınlar diye mühlet tanırız.

Eğer Allah, insanlara onların hayra aceleden kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız.

Eğer Allah Teâlâ, nâsa, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de alelacele verecek olsa idi elbette onlara ecellerini yitirivermiş olurdu. Artık Bize kavuşmalarını ummayanları, kendi azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakırız.

Eğer Allah insanların faydalarına olan şeyleri çabucak elde etmek istemelerinde verdiği gibi, müstehak oldukları şerri de çarçabuk verseydi derhal sonları gelir, helâk edilirlerdi. Fakat Biz, huzurumuza çıkmayı arzu edip ummayanları, kendi hallerine bırakırız, azgınlıkları içinde bocalar, dururlar. [17, 11]

İnsanların, hayrı acele istemeleri gibi, Allah da onlara şerri acele verseydi, süreleri hemen bitirilmiş olurdu. Ama biz, bizimle buluşmayı ummayanları bırakırız, azgınlıkları içinde bocalar, dururlar.

Eğer Allâh, insânlara hayrı ve ihsândaki 'acelesi kadar şerri ve 'azâbı virmekde isti'câl itse idi, onlar hakkında hükm-ü helâk cârî olurdı. Haşri inkârla likâmızı ümîd itmeyenleri tuğyânlarında hayrân ve sergerdân terk ideriz.

Eğer Allah, insanlara hayrı verdiği çabuklukta şerri de verseydi onların sonları gelirdi. Bize kavuşmayı ummayanları kendi azgınlıkları içinde bırakırız, bocalar dururlar[*]

Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de çarçabuk verseydi, hemen ecellerine hükmedilirdi (helak edilirlerdi.) Bizimle buluşmayı ümit etmeyenleri azgınlıkları için bocalar bir halde bırakırız.

İnsanların iyiliği hemen istemeleri gibi Allah onlar için kötülüğü de çabuklaştırsaydı, ecelleri başlarına geliverirdi. Oysa Bize kavuşmayı ummayanları Biz azgınlıkları içinde bırakırız da öylece bocalar dururlar.

Allah, insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, ecellerinin onlara ulaşmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Ama biz, bize kavuşmayı ummayanları kendi azgınlıkları içinde körü körüne bocalamaya bırakırız.

daħı ivdürse-di Tañrı ādemįler içün yavuzlıķ ivdürmek diledükleri gibi ħayrı anlara anlaruñ eceli ya'nį öleler. pes ķoyavuz anları kim ümid dutmazlar görmekliklerine bizi azġunlıķları içinde dañ ķalurlar.

Eger tizletse‐y‐di Tañrı Ta‘ālā ḫalḳa şerri, ḫayrı tizletdükleri gibi, ḥükmolurdı anlar ortasında ecelleri helāk olmaḳ‐ıla. Pes ḳaytar‐biz, ol kişi‐ler ki ḳorḳmazlar bizüm ḥażretümüze durmaḳdan, azġunluḳları içinde ḥayrānolurlar.

Əgər Allah insanlara, xeyri tezliklə istədikləri kimi, şəri də o teliklə versəydi, şübhəsiz ki, əcəlləri çoxdan tamam olmuşdu. (Allah insanların yaxşı dualarını tez qəbul etdiyi kimi, qəzəbli halda etdikləri bəd duaları da dərhal qəbul buyursaydı, onlar çoxdan məhv olub gedərdilər. Allah bəndələrinə əzab verməkdə tələsməz, özlərini islah edib pis əməllərdən çəkinmək üçün möhlət verər). Bizimlə qarşılaşacaqlarına ümid etməyənləri öz azğınlıqları içərisində şaşqın bir vəziyyətdə qoyarıq!

If Allah were to hasten on for men the ill (that they have earned ) as they would hasten on the good, their respite would already have expired. But We suffer those who look not for the meeting with Us to wander blindly on in their contumacy.

If Allah were to hasten for men the ill (they have earned) as they would fain hasten on the good,- then would their respite be settled at once.(1398) But We leave those who rest not their hope on their meeting with Us, in their trespasses, wandering in distraction to and fro.

1398 Those who have no spiritual hope for the Future grasp at any temporary advantage, and in their blindness even mockingly ask for immediate punishm... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.